Tesadüfen başladığım 30 günlük tamamen plansız ve bilinmez seyahatimde Budapeşte‘den sonra Prag’a vardık. Yanımda Budapeşte’de bana katılan Patrick de vardı.
Açıkçası o zamanlar şimdiki gibi araştırmacı bir tip değildim ve gittiğim yerleri sadece gözlemliyordum. Bilinçlilik seviyesine ulaşmam için biraz daha zaman vardı.
Hayatımda ilk hostel tecrübesini yaşadığım yerdir Prag. Bizi ağırlayacak misafirperver Çekli bulamadığımızdan, kendimize misafirperver bir hostel bulduk.
Hostel
Otele kıyasla daha mütevazı ve daha çok kişiyle odayı paylaştığın daha uygun ücretli konaklama yeridir. Bu sebeple genç turistlerle karşılaşma ve arkadaşlık kurma ihtimalin daha yüksektir. Birçok kişi sadece tanışma ve gittiği yerde kendine beraber gezecek birilerini bulmak amaçlı hostellerde kalmayı tercih ediyor.
Nihayetinde hayatımda önemli katkısı olan Brezilyalı Helder ile burada tanıştım.
Dil öğrenmek
Helder, 42 yaşında, kendini bir çok alanda geliştirmiş, kendi kendine icatlar yapan, sanat ve tiyatro ile ilgilenen, entellektüel bir Brezilyalı’ydı. Bu yaşında evlenip barklanmayıp seyahat etmesinin yanı sıra benim ilgimi çeken öğrendiği dillerdi. Ana dili dışında çok iyi derecede İngilizce konuşan Helder, Almanca öğrenmiş ve biz tanıştığımız an Rusça çalışıyordu. İngilizce’yi bile zar zor konuşan benim için bu ileri düzey bir meziyetti. Ve o an, çok daha genç biri olarak neden bir dil öğrenmediğimi sordum kendime. Sonrasında öğrendiğim 3 dili Helder’den aldığım ilhama borçluyum. Belki sadece 15 dakika konuştuk ama tanıştığımız, ya da hayatına dokunduğumuz kişilerin hayatımızı nasıl etkilediğini veya değiştirdiğini öğrenmiş oldum.
Neden ve nasıl dil öğrenir insan? Tabi ki ihtiyaçtan. Evinde oturarak ya da o dilde konuşan kimseyi tanımadan hadi ben Rusça öğreneyim demezsin. Neden o saate kadar başka bir dil öğrenmediğimi ilk defa sorguladığım ve sonraki senelerde 3 dil daha öğrenmeme sebep olan adam oldu Helder.
Prag
Vltava nehrinin ikiye ayırdığı ve köprülerle iki yakanın birbirine bağlandığı şehir Budapeşte’den sonra dejavu yaşamama sebep oldu. Benim en çok dikkatimi çeken yazın ortasında yağmurlu geçen günler değildi, o belki benim şansımaydı. Ama konuştuğumuz, iletişim kurduğumuz, yer sorduğumuz herkesin soğuk yaklaşımıda mı şansımaydı! Sana kötü kötü bakıp kaçar ayak gidenlerden sonra şöyle kendimize ve üstümüze başımıza bakıp, bizde mi bir problem var acaba diye düşünmeden edemedik.
Birçok kişinin aklındaki soruyu yanıtlıyorum: Hayır Çek kızları güzel değil. Efsaneyi hepimiz biliyoruz ve herkes gibi ben de meraklıydım kızlar konusunda. Ama ne Budapeşte ne Prag efsaneyi maalesef doğrulamıyor.
Seyahate Fransa Toulouse’daki arkadaşımı görmek için çıkıp Budapeşte ve Prag’a vardım. Seyahat arkadaşım Patrick arkadaşını görmek için Prag’dan Milan’a gitmişti. Ben de oturdum uçak biletlerine bakmaya başladım. Prag’dan ayrılma vakti gelmişti. Toulouse uçak biletleri cep yakıyordu ama Paris sadece 80 Euro’ydu. Tabiki hiç düşünmeden aldım Paris’e bileti. Kim gitmek istemezki Paris’e. Hem aynı ülkede olduktan sonra Toulouse’a geçmek ne kadar zor olabilirdi ki!
Bütün bu iyi niyetlerle başladığım Paris’e seyahatte parasız pulsuz kalacağım kimin aklına gelirdi ki! Benim değil!
3 thoughts to “Bilinmezliğe devam: Prag”