Eğri oturup doğru konuşalım. Kültürümüzde herkese olmakla beraber özellikle kadınlara dayatılan bir çok görev ve davranışlar var.
Kadın evin yemek ve temizliğinden sorumludur. Kariyer mi yapmak istiyor. Önemli değil. Ama gömlekler ütülenecek. “Görev ve sorumluluk“larını yerine getirmezse kötü kadındır.
Yok öyle gezerim, tozarım, kafama göre yaşarım bize göre değil. Çok gezen tavuğun ayağına bok bulaşmaz mı! Sen atalarımızdan daha mı iyi bileceksin!
Kültürün etkisinde kalmış olacağım ki, çoook uzun süre evlilik düşünmedim. Toplumun “uygun” gördüğü evlilik kafamda zincirlere vurulmuş hapishaneden farksızdı.
Neyseki o korkuyu atlattım ve bana ve hayatıma saygı duyan, hapishane duygusu yaşatmayacak bir evlilik yaptım.
Ya çocuk?
Anne, eş, abladan önce kadın kadındır. Kadının bir karakteri bir kişiliği olmalı. Kendi hayatını hiçe sayarak saçını süpürge eden, çocuk olduğu için tiyatroya gitmeyen kadın kendine de çocuğuna da sandığı gibi iyilik yapmıyor, iyi örnek olmuyor.
Çok söyleyen oldu, “Çocukla hayatın eskisi gibi mi olur sanıyorsun? Şimdi çocuğun yok ya ondan böyle konuşuyorsun.” Çocuğum yoksa yorum yapamam. Özgür ol, kendin ol, mutlu çocuk sağlıklı çocuk karakterli bir annenin yetiştirmesiyle olur, diyemem.
“Artık çocuğun olursa düzenli, normal bir hayatın olur.“
Her şey aslında bu kelimede gizli: NORMAL.
Normal nedir?
Kabaca normal, çoğunluğun yaptığı şeyler olarak tanımlanabilir. Eğer diğerleri gibi hareket etmiyorsan, giyinmiyorsan, yaşamıyorsan, normal de değilsin. Normal olmamak da çok kötü bir şey.
Beyinler böyle kompleks çalışıyor; normal-anormal, iyi-kötü, siyah-beyaz olarak.
Gururla söylüyorum. Ben normal değilim. Hayatımda kurallar ve imkansızlıklar yok. Devlet memurluğunu da bırakabilirim, dünyanın diğer ucuna yaşamaya da gidebilirim, çocukla seyahat de ederim.
“Benim de yapmak istediğim şeyler var ama olmuyor işte öyle?”
En çok söylenen bahane bu. Evet bu bir bahane. Bu bir şeylerin eksik olduğu anlamına geliyor; ya yeterli motivasyonun yok ya da isteğin.
İşinden, evinden, hayatından mı mutsuzsun? Oturup hiç sordun mu kendine neden? Çözmek için ne yaptın? Sadece kabullendin mi olduğu gibi?
“Yapacak bir şey yok. Bu saatten sonra nasıl bulayım iş. Başka ilden teklif var ama düzenimi nasıl bozayım şimdi. Eşimle mutlu değiliz ama ne yapalım. Yok yardım almayı hiç düşünmedik.”
Niye gidip sorununu çözeceksin ki şimdi!
Kabul et! Problemlerini kendin yaratıyorsun ve çözmek istemiyorsun. Hiç şikayet etme!
Sonra da…
Ayy hayat sana güzel!
Hayat ona buna daha güzel değil. Hayatı güzelleştiren sensin.
Hayat sadece seçimlerden ibaret ve ben hayatımda her zaman mutluluğu seçiyorum.
Hayat sana neden güzel olmasın?
Ogretmenlikten istifa edip ailemin karsi ciktigi (baskalarinin karsi olmasi genelde bende o seyi daha fazla yapma istegi uyandirir) ilk esimle evlendim, onun ulkesine Misir’a tasindim. Uc sene sonra onu ve oglumu da alip Kanada’ya yerlestim. Evlilik yurumeyince yollari ayirdim. Kanada’da tekrar ogretmen oldum. Iki sene once de Kanadali dunya tatlisi bir adamla evlendim. Kolay olmadi ama basardim. Hayatimi kendi istedigim gibi sekillendirdim ve sekillendirmeye devam ediyorum. Ben ozgurum! Ve de mutlu. Oglum da oyle.
Böyle karakter sahibi, kendine ve mutluluğuna saygı duyan insanların varlığını bilmek ve görmek çok mutluluk verici. Kesinlikle özgür bir kadınsınız ve umarım hayatı istediğiniz gibi yaşama özgürlüğünüz çıkış yolu göremeyen kadınlara da ilham olur!
Daha geçen gün üyesi olduğum Göçmen Anneleri sayfasında bir arkadaşın sözlü saldırısına uğradım. Çocuğunun terkedilme korkusunun altında yüreği paramparça olan bir anneye, “Mutlu bir anne olun ” tavsiyesi verdiğim için. Neymiş efendim, “Ne işi var gezmede? Üç-beş sene otursun , çalışmasın, çocuğunu baksın v.s.Tabiki öncelik çocuğun bakımı, zaten o yüzden önemli annenin mutluluğu! Sadece mutlu bir anne sağlıklı çocuklar yetiştirebilir. Bir hemşire olarakda biliyorum ki, bir çocuk annesinin kalbini dedektör gibi dinler; ne kadar güleryüzlü olsada, okur o çocuk kederi. Kadınlık görevlerimiz arasında insanüstü bir efor harcıyorken insan olma hakkımız hiç sayılıyor. Bukadar bağnaz düşüncelerle nasıl özgür düşünebilen evlatlar yetiştirebileceğiz? Böyle ezbere konuşan, içten içe yanlış yaptıklarını bilip çarpık bir vijdan anlayışıyla çocuk büyüten anneleri gördükçe, içim burkuluyor. Keşke bu yazınız herkese ulaşsa❤
‘Kadınlık görevlerimiz arasında insanüstü bir efor harcıyorken insan olma hakkımız hiç sayılıyor.’ Bu yoruma çok katıldım. Herkes mutlu olmayı hak ediyor. Bu da kişinin kendi elinde.